Asr Suresi meali nedir, Asr Suresi tefsiri, Asr Suresi hakkında bilgi.
Bu sure İbn Abbas, İbn Zübeyr ve ilim adamlarının çoğuna göre Mekke’de nazil olmuştur. Mücahid, Katade ve Mukatil gibi bir kısım alimlere göre de Medine’de nazil olmuştur. Üç ayettir. Asra yemin edildiği için sureye bu ad verilmiştir. Asır kelimesi gündüz, gece ve öğleden sonra güneşin kızarmasına kadar olan ikindi vakti manasına geldiği gibi, yüz yıllık bir zaman manasına da gelmektedir.
İbn Abbas’a göre içinde çok dikkat çekici olaylar geçtiğinden Allah Teala yüz yıla yemin etmiştir. İslam alimlerinin bir kısmı buradaki asırdan maksadın zaman olduğunu söylemişlerdir. İnsanlığın yeryüzündeki hayatı müddetin-ce uzanan zaman çizgisi içerisinde bütün veya parça olarak acı veya tatlı, karlı ve zararlı her türlü davranışlar, olaylar zamanmaktadır. Bir diğer ayette de “Güneş kendi karargahında yürür” (Yasin, 36/38) denilmektedir. Bu ayeti yorumlayan çağdaş müfessirler, güneşin bir istikrar noktasına doğru hareket ettiğini söylemişlerdir. Nitekim güneşin ikili bir hareket içinde olduğunu biliyoruz. Bu açıklamalar da gösteriyor ki, Kuran her çağa ve her çağın ilmi anlayışına uygun bilgiler vermekte ve her çağın insanına hitap edebilmektedir. Bu da Kur’ân yüceliğini gösterir.
Bu açıklamalara ilaveten Kur’ân-ı Kerim’de ayrıca astronomi ile ilgili başka konuların da yer aldığını görmekteyiz. Mesela: “Semayı biz kendi ellerimizle yaptık ve onu biz genişletiyoruz” (ez-Zariyat, 51/47) ayeti, kainatın genişlemesini açıklamaktadır. Bazı ayetlerde güneş, bir meşaleye (sirâç) veya parlayan bir kandile (vehhaç) benzetilirken, ay da aydınlatıcı (münir) bir cisme veya bir rıur’a benzetilmiştir. Bu benzetmelerden ziya ile nûr arasında bir mahiyet farkının bulunduğunu anlıyoruz.
Nitekim Elmalılı Hamdi Yazır, bu konuda şu bilgiyi vermektedir: Ay ve güneş hakkında Hz.Peygamber, “ikisi de güneş idi”, İbn Abbas ise “ay da güneş gibi ışık veriyordu, fakat sonradan ışığı giderildi” demektedir. Bu sebeple ayın ışığı bizatihi kendisinden olmayıp güneşten aldığı eskiden beri biliniyorsa da onun evvela güneş gibi aydınlatıcı iken sonradan böyle mahvedilip sönmüş olduğu bilinmiyordu. Kur’ân’ın vermiş olduğu bu hakikati, nihayet zamanımızın fen ehli keşfetmiş ve bugünkü fennî düşüncelerini bu esas üzerine kurmuşlardır. (Elmalılı-, Hak Dini, 4/3169-3179)
Ayrıca Kuran-ı Kerim’de insanların-fezaya çıkma konusunda, onların fezaya çıkamayacaklarının imkansızlığı değil, bilakis insanların bu durum ve şekliyle fezaya çıkamayacakları, bunun tam aksine bir takım güç ve kuvvetler yardımıyla çıkabileceklerinin mümkün olduğu ifade edilmektedir. Şu ayet bu konuda en dikkat çekici olanıdır: “Ey cin ve ins cemaati, eğer göklerin ve yerin etrafından çıkmağa gücünüz yetiyorsa çıkın. Fakat bir kuvvetiniz olmadıkça asla çıkamazsınız” (er-Rahman, 55/33)
Bu ayette “sultan” kelimesi geçmektedir. Bu kelime, güç, kuvvet, zorla istediğini yapma ve yenme manalarına gelmektedir. Bu ayet, fezaya ancak “sultan”la gidilebilineceğini açıkladığına göre, bu demektir ki, insanlar ancak bir güç ve kuvvet yardımıyla fezaya çıkabileceklerdir.